İşte Ben...

21 Ekim 2014 Salı

Yıllar Sonra



Kazık kadar kız oldum... Hala daha defalarca kere okumaktan bıkmıyorum...En son çıkan kitabı Yıllar Sonra'yı bulana kadar da canım çıktı.Kitabın çıkış tarihi bayram tatiline yakın olunca kargonun gelmesi zor olur diye internetten almak istemedim.İnegöl'de de büyük kitapçı olmadığından bayram arifesinde o trafik ve karmaşa da Bursa'ya gidip tüm avmlerde ki D&R lara baktım ama çoğu kitabın çıktığından bile bihaberdi.Durum böyle olunca bayram tatilinde yatarak kitabı okuma fikrimde çöp olmuş oldu.Bayram dönüşü sabah ilk iş kitabı sipariş verdim, yanına birkaç ekleme de yaparak. Siparişimdeki bir ürün temin edilemedi. Çarşambadan cumaya kadar, en son o ürünü iptal edip cumartesi günü kargoya verebildiler. Tabii bu durumda pazar günü okuma planımda yatmış oldu... (ne kursam olmuyor)Başka bişey olsaydı bu kadar ulaşmazdım sanırım...
Amaaa sabreden derviş muradına ermiş. Pazartesi günü kargom elime ulaştı. Kitabı alıp yalnızca kokusunu içime çektim. Bütün sayfalarına baktım ama işyerinde okumaya başlamadım.İnsan bir kitaba baktığı zaman duygulanır mı ? Ben eski bir dostu görmüşüm gibi sevindim.Ordaki karakterle Serra ile kendimi bağdaştırdığım için belki de.En çıkmazda olduğum zamanlarda bana yol gösterdi. Dostluğun, paylaşmanın, sorular sorarak düşünmenin önemini kavradım onunla birlikte. İnsan ne yaşarsa yaşasın hayatının sonunun olmadığını, er ya da geç gerçek mutluluğun insanı bulacağını öğrendim...
Ne çok bahsettim bir kitaptan, ama iyi yaptım İpek Ongun'a olan hayranlığımı buraya da yazmış oldum... 





14 Ekim 2014 Salı

Dertleşme

Fazla popüler bir blog olmaması beni mutlu bile ediyor bazen. Sıkıntılarımı, sorunlarımı anlatabilirmişim gibi geliyor.
Yorgun savaşçı mıyım ben yoksa korkak savaşçı mı ?
En ufak bir zorlukta kaçıyor muyum herşeyden? Yoksa korkuyor muyum arkasından geleceklerden ?
Konuşmaya mecalim yok sanki... Yalnızca yazayım ama benden başka kimse okumasın diyorum.
Bazen de herkes okusun...
Aklım, fikrim karmakarışık... Yorgun ve bitkinim.
Tabii ki bu kadar düşünmenin sonucu olarak migrenim delirmiş durumda... Kafamı duvarlara vurasım geliyor.
Hem diyorum vurursam belki bayılırım da rahatlarım.
Uykusu bile tedirgin olur mu insanın oluyor işte... Uykudan da yorgun kalkıyorum...
İçim sıkkın huzursuzum... Hatta daha açık söylemek gerekirse mutsuzum...
Biliyorum geçecek... Yarın unutcam bütün bu olanları ama.
Bu yazı burda kalsın...
İlerde kafam yine karıştığı zaman okurum...
Ya da okumam silerim...
Bilmiyorum...

Ruh detoksuna ihtiyacım var... Herşeyi arkamda bırakıp kafamı dinlemeye...
Çok şeyde istemiyorum aslında
Loş bir ışık, kokulu mumlarım ve sessizlik...
Elimde bana yıllar yıllar boyu yol gösteren İpek Ongun kitabım...
Yine sorular sorarak düşünmemi sağlasın...
Bana farklı bir açı göstersin...
Ve ben kitap bittiğinde ferahlamış olayım...
Gözlerimden akan yaşlar ruhumu da temizlemiş olsun... Zihnimi de...
Hiç bir tereddüt kalmadan yoluma devam edeyim... Tüm yaşananları yaşanmamış sayayım...
Olmaz mı ki ?
İmkansızı mı istiyorum... Yoksa herşeyi çok mu büyütüyorum ?

Ya da biri girse kafamın içine herşeyi düzene soksa.
Bir kitap rafını düzenler gibi düzenlese herşeyi...
Sorunları alıp çöpe atsa... Güzel şeyleri vitrine koysa...

13 Ekim 2014 Pazartesi

Akşama Ne Pişirsem ?

     Evlendiğim zamandan beri yoluna koyamadığım tek şey yemek oldu sanırım. 1 seneyi geçti evleneli hala daha ramazan ayı hariç düzenli yemek yapamıyorum.
     
     İşten çıkıp eve gitmem 19:00 oluyor o saatten sonra en basit kızartmayı bile yapıp yememiz 20-20:30'u buluyor ve ben bu işe iyice sinir olmaya başladım.

     Haftanın bir günü topluca yapmayı denedin 1-2 kere yaptım sonra yapamadım kaldı.
     
     Bir gün önceden yapayım dedim her akşam bir bahanem mutlaka vardı. 

     Evli hanımlar siz neler yapıyorsunuz, Nasıl çözüyorsunuz bu sorunu önerilerinizi fikirlerinizi bekliyorum... 

     Yoksa kafayı sıyırmam an meselesi...